Almanİmparatoru Şarlken ile Fransa Kralı I.Fransuva arasında Avrupa’nın üstünlüğü mücadelesi vardı.Fransa’yı tehdide başlayan Şarlken’in bir yandan Akdeniz’e ,öte yandan Orta Avrupa’ya egemen olmak istemesi Osmanlıyı rahatsız etmekteydi. I.Fransuva’nın 1525’te Şarlken’e esir düşmesi üzerine,Fransa
Gecegece merak ettim. 19. ve 20. yüzyıllarda Avrupa'da sanayileşen 3 ülke İngiltere, Fransa ve Almanya hammadde arayışları içerisindeyken bu hammadde. Almanya Neden İngiltere-Fransa Bloğu Dururken Osmanlı'nın Yanında Savaştı? Sıcak Fırsatlarda Tıklananlar.
İttihatve Terakki’nin Almanya’nın savaşı kazanacağı düşüncesi (Enver Paşanın Alman hayranlığı) Osmanlı ilk başta İtilaf devletlerinin yanında savaşa girmek istedi. Ancak İtilaf devletleri Osmanlıyı paylaşma planları yaptığı için kendi yanında savaşa almadı. Bu durum üzerine Osmanlı;
17may 2022 15:43 (UTC +04:00) Arxadan vurulan bıçaq: Azarkeş əfsanəvi tennisçini niyə öldürmək istədi? - VİDEO. Əziz Əliyev 33 (Tarqovıy, Natəvan heykəlinin qarşısı) +994 50 728 77 60. +994 12 492 65 06. Mayın 16-da Parisdə tennis üzrə Fransa açıq çempionatı başlayıb. xarici mediaya istinadla
SınıfTarih Ders Kitabı 1. Ünite Cevapları. 11. sınıf tarih ders kitabının birinci ünitesi olan Değişen Dünya Dengeleri Karşısında Osmanlı Siyasetı̇ (1595-1774), beş kazanım dan oluşmaktadır. Aşağıda bu beş kazanıma yönelik soruların cevapları bulunmaktadır.
Yeniçeribirliğinin Sultan II.Mahmud tarafından 15 Haziran 1826’da kaldırılması uzun vade için doğru bir karar olsa da kısa vadede Osmanlıyı askeri anlamda mahrum bırakmıştı. 1828’de, müttefik Anglo-Franco-Rus filosu Navarin Savaşı sırasında neredeyse tüm Osmanlı deniz kuvvetlerini yok etmişti.
Vly4fZ. İstanbul'’daki Başbakanlık Osmanlı Arşivleri’nde önceki gün yeni ve çok önemli bir bölüm araştırmacıların hizmetine açıldı “Muahedeler”, yani “anlaşmalar” bölümü, yahut arşivcilik deyimi ile “fon”u.. “Muahedeler fonu”nda Osmanlı İmparatorluğu’nun asırlar boyunca çeşitli ülkelerle yaptığı 463 adet anlaşmanın imzalı orijinal nüshaları bulunuyor ve bu anlaşmalardan bazıları, son dönem Osmanlı Tarihi ile ilgili birçok bahsin yeniden ele alınmasını gerektirecek derecede önem taşıyor. Meselâ, Türkiye ile Almanya arasında 2 Ağustos 1914’te imzalanan ama şimdiye kadar “gizli” ve “uğursuz” diye bilinen Fransızca olarak kaleme alınmış meşhur “İttifak Anlaşması”... Türkiye ile Almanya arasında 2 Ağustos’ta İstanbul’da imzalanan “gizli” ve “uğursuz” anlaşmanın ilk ve son sayfaları. Anlaşmanın altında Sadrazam Said Halim Paşa ile İstanbul’daki Alman Büyükelçisi Baron Wangenheim’ın imzaları var. TEK DEĞİL, BİRÇOK ANLAŞMA VAR Osmanlı Devleti’nin sadrazamı, yani başbakanı Said Halim Paşa ile İstanbul’daki Alman Büyükelçisi Baron Hans Von Wangenheim tarafından Said Halim Paşa’nın Yeniköy’deki yalısında imzalanan anlaşma hakkında bugüne kadar çok şey söylenmiş, 1919’dan itibaren bazı maddeleri tam olarak olmasa bile meâlen yayınlanmış ama orijinal metin ile Alman İmparatoru İkinci Wilhelm’in Berlin’de imzalayıp gönderdiği onay belgesinin aslı ortaya çıkmamıştı. Osmanlı Arşivleri’nin araştırmacılara iki gün önce açılan “Muahedeler” fonundaki 463 adet evrak arasında yeralan “MHD. 437/9/2” numaralı belge, işte hep merak edilen bu “uğursuz” anlaşmanın aslı ve hemen yanında Alman İmparatoru’nun gönderdiği onay belgesinin orijinali var! 2 Ağustos Anlaşması’nın bazı maddelerinde değişiklikler yapılması maksadı ile imzalanmış diğer anlaşmalar, bunların onay belgeleri ve Said Halim Paşa’nın ardından sadrazam olan Talât Paşa’nın yine Almanlar ile yaptığı ve maddelerinde “gizli tutulacağı” ibâresinin yazılı olduğu diğer anlaşmalar da arşivde aynı serinin içerisinde yeralıyorlar. Alman İmparatoru İkinci Wilhelm’in, Türkiye ile Almanya arasında yapılmış gizli bir anlaşmayı tasdik belgesi. HERŞEY YENİDEN YAZILMALI Sekiz maddelik anlaşmanın tam metnini burada vermeme gerek yok, kısaca söyleyeyim Türkiye ile Almanya arasında sıkı bir ittifak kuruluyordu, üçüncü ülkenin anlaşmanın taraflarından birine saldırması hâlinde bu saldırı diğer tarafa da yapılmış olarak değerlendirilecekti, Türkiye’deki Alman askerî heyeti savaş durumunda Türkiye’nin emrine verilecek, Almanya ayrıca bir Rus tehlikesine karşı Türkiye’ye silâhlı destek sağlayacaktı. Osmanlı Arşivleri’nde yeni açılan fondaki belgeler arasında bu uğursuz anlaşmadan sonra yakın tarihin yeniden yazılmasını gerektirecek daha neler var, neler... Anlaşmanın imzalanmasından bir hafta sonra, 9 Ağustos 1914’te Osmanlı Hükümeti’nin anlaşma ile ilgili kararı. HABER VERİLEREK IMZALANMIŞ Birkaç örnek vereyim Şimdiye kadar yayınlarda genellikle anlaşmanın İttihad ve Terakki’nin başta Enver Paşa olmak üzere önde gelen birkaç lideri tarafından padişaha ve hükümete haber verilmeden gizlice imzalandığı ve bu işin bir oldu-bittiye getirildiği ileri sürülürdü... Ortaya yeni çıkan belgeler bu iddiaların tamamının yanlış olduğunu, zamanın hükümdarı Sultan Reşad’ın Said Halim Paşa’ya anlaşmaları imzalaması için önceden yetki belgesi verdiğini, konunun hükümette her yönü ile görüşüldüğünü, hattâ Almanlar’ın ittifak anlaşmalarına dayanarak Türkiye’nin askerî ve siyasî işlerine müdahalelerine göz yumulmaması konusunda bile karar alındığını gösteriyor. Ama, netice malûm Anlaşmayı imzalamamızdan üç ay sonra Dünya Savaşı’na girdik ve imparatorluğumuz dört sene sonra gümbür gümbür yıkıldı! Yukarıda da söyledim Osmanlı Arşivleri’nde araştırmaya yeni açılan bu belgeler sayesinde Birinci Dünya Savaşı’na girişimizin gerçek öyküsü artık kaleme alınabilecek ve belge yokluğundan dolayı düşülen bazı hatalar rahatça tashih edilebilecek, hattâ ben de kitaplarımdaki bazı belirsizlikler ile yanlışları düzeltebileceğim... BU DA, TÜRKİYE'NİN TESLİM VE İŞGAL BELGESİ OLAN MONDROS MÜTAREKESİ'NİN ASIL NÜSHASI Yahya Kemal’in “1918” isimli gayet içli bir şiiri vardır ve şiirin sonlarına doğru “Ateş ve kanla siler bir gün ordumuz lekeyi / Bu, insanoğluna bir şeyn leke olan Mütareke’yi” der... Şiir, Birinci Dünya Savaşı’nın cephelerinde ardarda yenilmemizden sonra 30 Ekim 1918’de imzalamak zorunda kaldığımız Mondros Mütarekesi’nin sebep olduğu hüzünle yazılmıştır. Şair, bu mütarekenin insanoğlu için bir “leke” olduğu ama ordumuzun günün birinde bu lekeyi temizleyeceği inancını ümidle ifade etmektedir... Yahya Kemal’in ümidi dört sene sonra hakikat olacak ve ordumuz 30 Ağustos 1922’de mütarekeyi şairin söylediği gibi kan ve ateşle ortadan kaldıracaktır! Osmanlı Arşivleri’nde “HR-SYS 2305/85” numaralı dosyada 14 adet evrak, daha doğ- rusu Türk Tarihi’nin en acı belgelerinden biri bulunuyor Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünün resmî belgesi olan Mondros Mütarekesi’nin orijinali... Bu 14 adet evrakın yedi adedi mütarekenin Türkçe tercümesi, ikisi o zamanın resmî gazetesi olan Takvim-i Vekayî’de yayınlanmış metin, geri kalan beş sayfa ise orijinal İngilizcesi... İngilizce metnin son sayfasında ıslak imzalar var Mütarekeyi müttefikler adına imzalayan Akdeniz’deki İngiliz Filosu Başkumandanı Amiral Somerset Arthur Gough-Calthorpe’un, Osmanlı İmparatorluğu adına da Denizcilik Bakanı Rauf Bey’in, yani Rauf Orbay’ın, Dışişleri Müsteşarı Reşad Hikmet ile Kurmay Binbaşı Sadullah Beyler’in imzaları... YAHYA KEMAL’IN HÜZNÜ İlk maddesi “Çanakkale ve İstanbul Boğazları’nın açılıp Karadeniz’e geçişin sağlanması, bu boğazlardaki kalelerin müttefikler tarafından işgali...” diye başlayan anlaşmada Türk Ordusu’nun ve bütün askerî varlığımızın derhal teslim olması kabul ediliyor, meşhur yedinci maddede de “Müttefikler kendi güvenliklerini tehdit edecek bir durumun ortaya çıkması hâlinde herhangi bir stratejik noktayı işgal etme hakkına sahiptirler” deniyor. Anadolu’nun birçok bölgesi ve İstanbul işte bu maddeye dayanılarak işgal edilmişti! Yahya Kemal’in hüznünü belki sizler de hissedebilirsiniz diye düşünerek Osmanlı İmparatorluğu’nun teslim olmasının, yıkılışının, çöküşünün ve ortadan kalkmasının belgesi olan Mondros Mütarekesi’nin pek bilinmeyen orijinal metninin imza sayfasını burada yayınlıyorum.
osmanlı'nın almanya'ya gönderdiği yetim işçiler osmanlı'yı diriltmek isteyenlerin, kendini osmanlı torunu olarak görenlerin varlığından haberdar olmadığı yetim çocuk işçilerdir...osmanlı, ard arda gelen savaşlar sebebiyle zor duruma düşmüş, yetim çocuklarına bakamayacak hale gelmişti. "darüleytam" yani "yetimler yurdu" çok sayıda yetim çocuğa ev sahipliği yapmaktaydı. 1917 yılına gelindiğinde artan yetim sayısına bakacak kaynak bulamıyordu osmanlı. aslında kaynak da vardı, para da... yetimlere pekala bakılabilirdi. ama saray masraflarını kısmıyor, saray erkanı, nazırlar lüks içinde yaşamaya devam ediyordu. koskoca devlete babaları savaşta şehit düşmüş çocuklar fazla geldi. müttefik almanya ile görüşüldü. almanya, osmanlı'dan yetimleri istedi... almanya'ya savaş ekonomisi için iş gücü lazımdı. ve osmanlı ile almanya arasında protokol etapta yaşları 14-16 arasında değişen 314 yetim çocuk, çalıştırılmak üzere sirkeci garı'ndan almanya'ya gönderildi. almanya'ya gönderilen bu yetim çocuklara almanya bakacak, onların ihtiyaçlarını karşılayacak, hatta meslek öğretecekti. güya meslek öğrenecek olan bu çocuklar berlin'de törenle karşılandılar. lakin bu çocukların 200'ü madenlere gönderildi. 80 tanesi tarlalarda çalıştırıldı. içlerinden sadece 30'u meslek öğrenebilecekleri işlere madende çalışan çocukların şartları son derece zordu. haftanın 7 günü karın tokluğuna çalışıyorlar, domuz eti ve domuz suyu ile yapılmış çorba yemeyi reddettikleri için de yavan ekmekle beslenmek zorunda kalıyorlardı. yetersiz beslenmenin yanında, yetersiz barınma, yetersiz giyinme gibi problemler de vardı. ve bunlardan dolayı madenlerde çalışan pek çok çocuk hastalanıp hayatını alman çocuklar da çalışmaktaydı. fakat alman çocukların 1 gün dinlenme tatilleri ve de maaşları vardı. bunu öğrenen bizim yetimler madenlerden kaçmaya polis kaçan çocukları yakalıyor, yeniden madene almanya ne yaptı biliyor musunuz? bu çocukları osmanlı'ya şikayet yapılan antlaşmaya göre, çocuklar 3 sene boyunca karın tokluğuna çalışacaklar, 4. seneden sonra bir miktar maaş alacaklar, bu alacakları maaşın da yarısı osmanlı devletine gidecekti. ama osmanlı bu insanlık dışı, bu aşağılık anlaşmayı gizlemişti...ve nitekim almanya, bu 314 çocuktan hayatta kalanları "firar ediyorlar, antlaşmayı bozuyorlar" gerekçesi ile osmanlı'ya geri gönderdi. osmanlı'nın foyası meydana çıkmıştı. oysa ki çocuklar köleliğe baş kaldırmayıp, firar etmeselerdi, osmanlı bu yöntemle 10 bin civarında yetim çocuğu daha almanya'ya gönderecek ve bu yetimlerin külfetinden ! kurtulacaktı. hatta ikinci grup olarak göndereceği 500 çocuk hazırlanmıştı bile...peki bütün bunlardan sonra ne olmuştur dersiniz? osmanlı utanıp hayatta kalan yetim çocuklara kucak açmıştır değil mi? hayır! hemen almanya ile yeniden temasa geçilir. ilk gönderilen çocuklardan hayatta kalanlar geri alınır. çünkü ilk giden çocukların hem yaşları büyüktür, hem de çoğu şehirli çocuklardır. osmanlı ikinci parti göndereceği çocukları daha düşük yaş grubundan ve de anadolu'nun yetim köylü çocuklarından yaşı küçük ve mazlum, suskun, sessiz anadolu çocukları almanya'daki şartlardan şikayetçi olamaz, firar edip işi bozmaz diye düşünürler. ve almanya'ya bu şekilde binlerce yetim türk çocuğu daha gönderilir. babaları vatan için şehit düşmüş çocuklar, osmanlı'ya külfettir ve osmanlı bu çocukların pek çoğundan kurtulmuştur...bakınız, işte sizin o çok sevdiğiniz, diriltmeye çalıştığınız osmanlı işte tam olarak buydu. bir yanda 4-5 cephede savaş. diğer yanda payitahtta lüks, şatafat ve eğlenceler...lüksten, konfordan ödün vermeyen yöneticiler. ama şehit evlatlarına, yetimlerine bile sahip çıkamamıştı koca osmanlı...oysa ki, kurtuluş savaşımızın en çetin yıllarında, her türlü yokluğa, olumsuz koşullara rağmen kuvayi milliyeciler yetimlere sahip çıkmış, yetimleri namerde muhtaç etmemiş, onlara vatanın "baba" demek olduğunu konuda en önemli örnek kazım karabekir'in kurduğu gürbüz çocuklar ordusu'dur... yetimlerin babası olarak bilinen karabekir paşa, o yokluk yıllarında 3000 erkek 2000 kız çocuğa sahip çıkmış, onları vatana millete hayırlı birer birey olacak şekilde yetiştirmiştir. karabekir paşa'nın başlattığı bu proje, daha sonra cumhuriyet döneminde de sahiplenilmiş, ulu önder mareşal gazi mustafa kemal atatürk'ün talimatıyla yetim çocuklarla yakinen ilgilenilmiş, hatta yetim olmayan çocukları da kapsayacak şekilde, türk çocuğunun iyi beslenmesi, iyi yetişebilmesi için "gürbüz türk çocuğu projesi" hayata bu yüzdendir ki cumhuriyet bilhassa kimsesizlerin kimsesidir. yaşasın cumhuriyetimiz... kaynaklar toplumsal tarih dergisi, 243. sayı. Osmanlı'nın Son Zamanları İçin Kullanılan "Hasta Adam" Tabirinin Hikayesi
Almanya neden Osmanlı'nın yanında savaşa girdi konu başlığı kapsamında dikkate alınması gereken dinamiklerden bazıları; Almanya olası bir saldırı durumunda kendi üzerinde oluşacak baskının minimum seviyeye inmesi ve Osmanlı kapsamında yeni cepheler açılmasını istemekteydi. Bu noktada Osmanlının içinde bulunduğu siyasi durumdan ötürü Almanya’ya olan bakışın sempati dolu olduğu da dile getirilmelidir. Germanofil olarak da adlandırılan bazı yöneticilerin de Almanya ile iiş birliği kurulmasında büyük paya sahip oldukları eklenmesi gereken hususlardandır. Almanya Osmanlının reddedilemez bir gücü olan insan gücü konusunda da büyük bir heves sahibidir. Aslına bakılırsa bu insanlar yeterince askeri teçhizata sahip değildir. Yine de cephe savaşları konusunda insan unsurunun ne derece önemli olduğu biliniyor. Bu hususların her biri kendi bağlamında incelenmelidir. Modern bakış açısı ile bakıldığı zaman sizin için çok da mantıklı olmadığının dile getirilmesi oldukça normal. Fakat tarihi olayların ve yaşanan gelişmelerin sadece kendi içinde değerlendirilmesi gerekiyor! Yeterli Destek Verildi Mi? İttifak devletleri arasında yeterli dayanışmanın ve desteğin söz konusu olmadığı belirtilmelidir. Alınan yenilgilerin de galibiyetlerin de sadece kişisel çabanın sonucu olduğu belirtilmelidir. Başlangıç aşamasında vaat edilen teçhizat yardımı ya da malzeme yardımı ile alakalı tek bir gelişme dahi söz konusu olmamıştır. Yeterli desteğin verilmemiş olması Osmanlının birçok cephede tam manası ile profesyonel şekilde cephe savaşına hazır hale gelen itilaf devletlerinin karşısında savunmasız kalmasına neden olmuştur. Osmanlı İtilaf Devletlerinin Yanında Savaşa Girmek İstedi Mi? Savaşın henüz tarafları netleşmeden hemen öncesinde Almanya ile iş biriliğinden ziyade eli çok daha kuvvetli olan itilaf devletleri ile iş birliği yapmak için adım atılmıştır. Fakat bu konuda devletlerden gerekli olan karşılığın alınmadığı da belirtilmelidir. Bu reddedilişin temel sebebi ise itilaf devletlerinin ana noktada parçalamak ve hedef olarak belirlemek istedikleri noktanın hali hazırda Osmanlı olmasıdır. Bu noktada Osmanlıyı cepheye dahil etmenin ne anlamı olurdu? Osmanlının En Başarılı Olduğu Cepheler Hangileri? Almanya neden Osmanlının yanında savaşa girdi; Osmanlının desten yazdığı cephelerin başında kesinlikle Çanakkale geliyor. Tüm coğrafyanın kaderini değiştiren bir zaferin alındığı da eklenmelidir. Eğer itilaf devletleri başarılı olsaydı bu alanda siyasi yapılanmanın ve halkın durumunu tahmin etmek oldukça güç! Alınan başarının aslına bakılırsa ne derece emek ve teknik işi olduğunu ana detaylara göz attığınızda göreceksiniz!
Giriş Tarihi 1443 Osmanlı Devleti'nin insani yardım konusundaki duyarlılığını gösteren belgede, Almanya'daki Saale Nehri'nin taşmasından dolayı Jena Şehri, Naumbourg, Weissenfels ve Mersabourg daireleriyle Saks Altenburg Dükalığı'nın batı tarafları selzedelerine yardım olarak dağıtılmak üzere 750 Osmanlı Lirası gönderildiği belirtiliyor. Söz konusu yardımın 500 lirasının Sultan 2. Abdülhamid, 100 lirasının Kadın Efendi, 50 lirasının Selim Efendi, 50 lirasının Zekiye Sultan, 50 lirasının da Nimet Sultan tarafından bağışlandığı aktarılan belgede, yardımın Kazım Bey aracılığıyla Almanya İmparatorluğu'na ulaştırıldığı bilgisi yer alıyor. Saks Altenburg Dükasının da Osmanlı'nın Berlin Sefiri'ne minnettarlığını içeren bir mektup takdim ettiği kaydedilen belgede, mektuptaki şu ifadelere ver veriliyor OSMANLI PADİŞAHI TARAFINDAN ALMANYA İMPARATORU'NA 750 OSMANLI LİRASI GÖNDERİLMİŞTİR "Geçen Kasım ayında Saale Nehri'nin taşmasından dolayı Turinc bölgesindeki ahalinin çoğu zarar görmüş oldukları anlaşıldıktan sonra bunlara dağıtılmak üzere Osmanlı Padişahı tarafından Almanya İmparatoru'na 750 Osmanlı Lirası gönderilmiştir. Bu paranın bir kısmı nehrin taşmasından zarar görmüş olanlara dağıtılmak üzere ilgililere teslim olundu. Vatandaşlarımın karşılaştığı sıkıntı ve musibetler karşısında gösterilen bu insaniyetli yaklaşımınızdan dolayı son derece memnun olduğumdan bütün içtenliğimle teşekkürlerimi sunmak istedim. Şahsınız ile hanedanınızı her türlü bela ve afetlerden korumasını, Allah'tan temenni eder, bu vesile ile saygılarımın kabulünü rica eylerim." "SULTAN 2. ABDÜLHAMİD, ZORLU ŞARTLARA RAĞMEN YARDIM ELİ UZATTI" Konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan Sağlık Bilimleri Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cevdet Erdöl, Osmanlı Devleti'nin ve Türk milletinin insani yardım konusunda son derece duyarlı olduğunu söyledi. Erdöl, Alman halkına yapılan yardımın bu duyarlılığın bir sonucu olduğuna dikkati çekerek, "Osmanlı Padişahı Sultan 2. Abdülhamid Han'ın, dönemin zorlu şartlarına rağmen, mağdur Alman halkına yardım elini uzatmıştır. Sultan 2. Abdülhamid Han'ın bu insani yaklaşımı sonrasında Saks Altenburg Dükası, teşekkürlerini ileten bir mektup göndermiş ve yapılan bu yardımın çok makbule geçtiğini belirtmiştir. Sultan 2. Abdülhamid Han'ın yapmış olduğu bu insani yardımın belgelerini, Osmanlı Arşivlerinden temin ettik ve kamuoyu ile paylaşıyoruz." diye konuştu. Prof. Dr. Erdöl, mevcut Alman hükümetinin son zamanlarda Türkiye'ye karşı sergilediği tutumu eleştirerek, "Mevcut Almanya yönetimi, vefasızlığı seçmiştir. Almanya hükümeti ve yetkilileri PKK, FETÖ dahil pek çok terör örgütüne kucak açmıştır. Yaşanan bu olaylar sadece bir vefasızlık değil, aynı zamanda ülkemizdeki birliğe ve beraberliğe kasteden tüm şer odaklarına kapılarını sonuna kadar açmak suretiyle, hainlerle iş birliğine dönüşmüştür." değerlendirmesinde bulundu.
Osmanlı Devleti ve Yaşanan Gelişmeler 20. yüzyıl Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılıp yok olduğu ve yıkıntıları üzerinde yeni bir bağımsız Türk devleti'nin kurulduğu asır olarak tarih sayfasındaki yerini yy başında Osmanlı devletinde kötü gidişi durdurmak birlik ve bütünlüğü sağlamak için türlü kurtuluş çaresine başvurulsa da bunlardan istenen verim elde edilememiş ve yıkılış kaçınılmaz yüzyıl Osmanlı Devleti açısından birçok değişimin yaşandığı bir yüzyıldır. Siyasi sınırlar, yönetim anlayışı, demografik yapı, kültürel hayat, teknolojik gelişmeler değişimin yaşandığı belli başlı alanlardır. XIX. yüzyılda başlayan bu değişimin etkisi XX. yüzyılın ilk yıllarında da görülmektedir. Bu etkiler sonucunda yaşanan olaylar devletin kaderini de belirlemiştir. Mutlakıyet yönetiminden meşrutiyete geçilmiş ve padişahın yanında İttihat ve Terakki Fırkası da yönetimde söz sahibi olmaya başlamıştır. Milliyetçilik akımının etkisiyle ayaklanan milletlerle uğraş yöneticiler, bir yandan da Avrupalı devletlerin içişlerine karışmalarını engellemeye uygulanan politikalar sorunlara çözüm bulamıyordu. Osmanlı Devleti’nde iç karışıklıkla rın olduğu, savaşların devam ettiği bu dönemde sosyal yaşam da değişiyordu. Kaybedilen topraklardan gelenler ve köyden kente göç edenlerle beraber şehirli nüfusu artıyordu. Nüfus artışı ile beraber teknoloji de şehirleri ve yaşamı değiştiriyordu. Elektrik, otomobil, tramvay, telefon, telgraf kullanılmaya başlanıyordu. Basın yayın organlarının sayısı çoğalıyordu. Eğitim alanında Avrupa örnek alınarak kız öğrencilerin de eğitim alabildikleri yeni eğitim kurumları açılıyordu. Eğitimin yanında güzel sanatlar, mimari, resim, müzik gibi alanlarda da Avrupa etkisi görülüyordu. Avrupalı ressamlar tarzında resimler yapılıyor, mimaride Batı etkileri taşıyan eserler inşa ediliyordu. Yine Batı etkisiyle opera ve bale ülkeye girmeye başlarken tiyatroda yeni oyunlar yazılıyor ve oynanıyordu. Şimdi de XX. yüzyılın ilk yıllarında yaşanan gelişmeleri ile detaylıca görelim I-TARBLUSGARP SAVAŞI VE UŞİ ANTLAŞMASI 1912 19. yüzyılda siyasi birliğini tamamlayıp, sanayisini de geliştiren İtalya, sanayisi için gerekli olan hammadde ve pazar ihtiyacını karşılamak amacıyla sömürge aramaya başladı. Zengin yer altı ve yer üstü kaynaklarına sahip olan Trablusgarp, İtalya'nın hemen karşısındaydı. Üstelik Osmanlı Devleti'nin burayı savunabilecek gücü yoktu. İtalya 1911'de Trablusgarp'a saldırdı. Osmanlı donanması yetersizdi. Mısır da İngiliz işgalindeydi. Bu nedenle karadan ve denizden yardım gönderilemedi. Yalnız, Mustafa Kemal, Enver Bey gibi bazı genç subaylar gönüllü olarak gizlice Trablusgarp'a giderek İtalyanlara başarıyla karşı koydular. İtalya Osmanlı Devleti'ni barışa zorlamak amacıyla Rodos ve çevresindeki On İki Ada’yı işgal etti. Çanakkale Boğazı'na saldırdı, ancak bir sonuç elde edemedi. Bu sırada Balkan Savaşı’nın çıkması üzerine Osmanlı Devleti barış istedi. İtalya ile Uşi Antlaşması yapıldı. Buna göre;• Trablusgarp'ın yönetimi İtalya'ya bırakıldı.• Rodos ve çevresindeki On İki Ada geçici olarak İtalya'ya Savaşı sonunda; İtalya, Doğu Akdeniz ve Ege'de önemli bir güç haline geldi. Osmanlı Devleti Kuzey Afrika'daki son toprağını da kaybetti. İtalya On İki Ada’yı geri SAVALAŞLARI 1912-1913 Rusya'nın çalışmaları sonunda Sırbistan, Bulgaristan, Yunanistan ve Karadağ arasında gizli bir ittifak kuruldu. Amaçları Osmanlı Devleti'nin Balkanlarda kalan topraklarını paylaşmaktı. Balkan devletleri, Trablusgarp Savaşı'ndan da yararlanarak 1912'de I. Balkan Savaşı'nı başlattılar. Osmanlı Devleti yapılan savaşlarda yenildi ve tüm Balkan topraklarını kaybetti. Yunanlılar, Ege adalarını işgal etti. Arnavutluk bağımsızlığını ilan kaybedilmesinde; Savaş başlamadan önce ordunun önemli bir kısmının terhis edilmesi, ordu mensupları arasında particilik çekişmeleri ve çeşitli anlaşmazlıkların olması etkili Balkan Savaşı, Londra Antlaşması’yla sona erdi. Bu antlaşmayla• Edirne ve Kırklareli dahil bütün Balkan toprakları Balkan devletlerine bırakıldı.• Ege adaları Avrupa devletlerinin vereceği karara bırakıldı Daha sonra Yunanistan'a verildiBalkan devletleri, Osmanlı Devleti'nden aldıkları yerleri paylaşırken anlaşmazlığa düştüler. Yunanistan, Sırbistan ve I. Balkan Savaşı'na katılmayan Romanya Bulgaristan'a savaş açtılar. Bulgarlar yenildi. Bu durumdan yararlanan Osmanlı Devleti, Edirne ve Kırklareli'ni geri aldı. Balkan Savaşları sonunda;• Osmanlı Devleti tüm Balkan topraklarını kaybetti. Balkanlardan Anadolu'ya büyük göçler oldu.• Ege adalarının Yunanistan'a verilmesiyle Ege'deki Osmanlı üstünlüğü sona erdi.• Balkanlarda çok miktarda Türk kaldı. Bu durum Türk azınlıklar sorununu ortaya çıkardı. Osmanlı Devleti bu Türklerin haklarını korumak ve sınırları belirlemek için Bulgaristan'la İstanbul, Yunanistan'la Atina Antlaşması'nı yaptı.• Arnavutluk Osmanlı Devleti'nden ayrılan son Balkan devleti SAVAŞI 1914-1918 Savaşın NedenleriSömürge yarışı; Sanayi înkılabı sonunda üretimdeki artış hammadde ve pazar ihtiyacını artırdı. 1870'li yıllarda birliğini tamamlayıp sanayisini geliştiren Almanya dünyada sömürgeleştirilecek fazla bir yer kalmadığından İngiliz sömürgelerine göz dikti. Bu durum savaşın en önemli nedeni Avusturya - Macaristan İmparatorluğu ve İtalya ile ittifak Devletleri grubunu oluşturdu. İngiltere, Fransa ve Rusya da aralarında anlaşarak İtilaf Devletleri grubunu oluşturdu. Gruplaşmalar rekabeti ve silahlanma yarışını yüzyılda milliyetçilik hareketleri etkisini iyice artırdı. 1914'te Saraybosna'yı ziyaret etmekte olan Avusturya - Macaristan veliahdı Ferdinand bir Sırp milliyetçisi tarafından öldürüldü. Bu durum I. Dünya Savaşı'nı başlatan olay - Macaristan İmparatorluğu olayın sorumluluğunu Sırbistan'a yükleyerek, Sırbistan'a savaş açtı. Rusya, Sırbistan'ın yanında yer aldı. Fransa ve İngiltere'de Rusya'yı destekledi. Almanya ise Avusturya - Macaristan'ın yanında savaşa süre tarafsız kalan İtalya Almanya'dan ayrılıp İtilaf Devletleri'nin yanında savaşa girdi. Savaş sırasında Osmanlı Devleti ile Bulgaristan Almanya'nın yanında, Japonya, ABD, Romanya ve Yunanistan ise İtilaf Devletleri'nin yanında I. Dünya Savaşı'na Devleti'nin Savaşa Girmesi ve Savaştığı CephelerOsmanlı Devleti'nin savaşa girmesinde; son zamanlarda kaybedilen yerleri geri almak, siyasi yalnızlıktan kurtularak devletin parçalanmasını önleme düşüncesi etkili oldu. İktidardaki İttihat ve Terakki liderlerinin aşırı Alman hayranı olması ve savaşı Almanya'nın kazanacağına inanmaları, son zamanlarda kaybedilen yerlerin çoğunun İtilaf Devletleri'nde olması, özellikle Rusya'nın Osmanlı Devleti üzerindeki emellerinin bilinmesi Osmanlı Devleti'nin Almanya'nın yanında savaşa girmesinde etkili Osmanlı Devleti'ni kendi yanında savaşa sokarak; cephe sayısını çoğaltıp savaşı geniş bir alana yayarak Avrupa'daki savaş yükünü azaltmayı, Süveyş kanalı ve Boğazları kontrol ederek İtilaf Devletleri'nin sömürgeleri ve Rusya ile bağlantısını kesmeyi, Osmanlı hükümdarının halifelik sıfatından yararlanmayı, Osmanlı Devleti'nin insan ve hammadde kaynaklarından yararlanmayı amaçladı. İttihatçılarla Almanlar arasında gizli bir antlaşma yapıldı. Bu antlaşmadan sonra Akdeniz'de İngilizlerden kaçan iki Alman savaş gemisi Osmanlı Devleti'ne sığındı. Osmanlı Devleti'nin satın aldığını ilan ettiği bu iki gemi daha sonra gizlice Karadeniz'e çıkarak Rus limanlarını bombaladı. Bunun üzerine Rusya Osmanlı Devleti'ne savaş DEVLETİNİN SAVAŞTIĞI CEPHELER Kafkas CephesiBu cephe 1914'te Rus saldırısıyla açıldı. Ruslar durdurulduktan sonra Enver Paşa’nın başlattığı karşı taarruz ağır kış şartları, açlık ve salgın hastalıklar yüzünden ağır kayıplar ve başarısızlıkla sonuçlandı. Ruslar Erzurum, Muş, Bitlis ve Erzincan'ı aldı. 1916'da Doğu Cephesine atanan Mustafa Kemal Paşa Muş ve Bitlis'i, Ruslardan geri aldı. Bu sırada Rusya'da ihtilal çıktı. İktidarı ele geçiren Sovyet Rusya ile Brest Litowsk Antlaşması yapıldı. Bu antlaşma ile Rusya, 1878'de Berlin Antlaşması'yla aldığı Kars, Ardahan ve Batum'u Osmanlı Devleti'ne geri CephesiBu cephe İtilaf Devletleri tarafından açıldı. İtilaf Devletleri; • Boğazlar yoluyla Rusya'ya erzak ve cephane yardımı yapmak,• Osmanlı Devleti’ni savaş dışı bırakmak,• Balkan devletlerini kendi yanlarında savaşa sokarak Balkanlardan Almanya'ya karşı yeni bir cephe açmak istemişlerdir.• Ancak hem deniz hem de kara savaşlarında ağır bir yenilgiye uğradılar. Osmanlı Devleti’nin kazandığı Çanakkale Savaşları• I. Dünya Savaşı'nın en az iki yıl uzamasına,• İngiltere ve Fransa'dan yardım alamayan Rusya'da karışıklıklar çıkmasına,• Bulgaristan'ın Osmanlı Devleti ve Almanya'nın yanında savaşa girmesine,• Mustafa Kemal'in Türk halkı tarafından tanınmasına, neden CephesiBu cephe Irak petrollerini ele geçirmek, Türk ordusunun İran'a girmesini engellemek isteyen İngilizler tarafından açıldı. Osmanlı Devleti burada önemli başarılar elde etti. Ancak bu başarılar devam ettirilemedi. 1917'de Bağdat'ı alan İngilizler, Musul sınırlarına kadar geldiler. Mondros Ateşkes Antlaşması'ndan üç gün sonra da Musul ve Kerkük'ü işgal - Filistin ve Suriye CephesiOsmanlı Devleti, Almanların da isteğiyle İngiltere'nin Hindistan sömürgeleriyle en kısa yolu olan Süveyş kanalını almak ve Mısır'ı yeniden ele geçirmek amacıyla Kanal harekatını başlattı. Ancak düzenlenen harekat başarısızlıkla sonuçlandı. İngilizler Arapları da isyan ettirerek ilerlemeye başladı. 1917'de Filistin'i ele geçiren İngilizler, 1918'de Suriye'yi de alarak Anadolu sınırlarına dayandılar. 1918'de Yıldırım ordularına atanan Mustafa Kemal, İngilizleri Haleb'in kuzeyinde durdurdu. Bu sırada Mondros Ateşkes Antlaşması CephelerOsmanlı Devleti yukarıdaki cepheler dışında Hicaz ve Yemen'de isyan eden Araplar ve İngiliz kuvvetleriyle savaştı. Ayrıca müttefiklerine yardım amacıyla, Galiçya'da Rus, Romen ve Sırplara karşı Sona Ermesi1914'te başlayan I. Dünya Savaşı dört yıl sürdü. Savaş sonunda Almanya, Avusturya - Macaristan, Bulgaristan ve Osmanlı Devleti'nin içinde yer aldığı İttifak Devletleri yenildi. Ancak savaştan yenen ve yenilen bütün devletler çok zarar gördü. Milyonlarca insan öldü. şehirler yakılıp yıkıldı. Savaştan sonra yenenlerle yenilenler arasında önce ateşkes sonra da barış antlaşmaları yapıldı. Bunların sonucunda;• İmparatorluklar yıkıldı. Yerine yeni devletler kuruldu.• Bazı ülkelerde rejim değişti. Demokrasi yönetimleri daha da Devleti savaşın yenilgiyle sonuçlanacağının anlaşılması ve müttefiklerinin savaştan çekilmeye başlaması üzerine 30 Ekim 1918'de İtilaf Devletleri’yle Mondros Ateşkes Antlaşması'nı imzalayarak savaştan çekildi. - Okuma Sayısı Bu yazı 130485 defa okunmuştur.
almanya osmanlıyı neden yanında istedi