Kadir1: Muhakkak ki Biz onu Kâdir gecesinde indirdik. Kadir 2: Kâdir gecesinin ne olduğunu sana ne şey bildirdi? Kadir 3: Kâdir gecesi, bin aydan daha hayırlıdır. Kadir 4: Onda melekler ve Ruh, Rabbilerinin izni ile her bir emirden iniverir. Kadir 5: O (gece) tan yeri ağarıncaya değin bir selâmettir. FETIHSURESI TEFSIRI - ÖMER NASUHI BILMEN Fiyatları en ucuz fiyat seçenekleriyle Cimri.com’da. Aradığınız FETIH SURESI TEFSIRI - ÖMER NASUHI BILMEN modellerini karşılaştır ve yorumlarını inceleyerek keşfedin. Interpretation of the Qur'an from a Meaningful Learning Perspective ÖmerNasuhi Bilmen Ömer Nasuhi Bilmen: Dedi ki: «Yedi yıl alelade ekersiniz. Sonra biçeceğiniz şeyleri başağı içinde bırakırsınız. Ancak yiyeceklerinizden biraz miktar müstesna.» Ömer Öngüt Ömer Öngüt: Yusuf dedi ki: "Âdetiniz üzere yedi sene ekin ekersiniz. Ayetin Meali ve Tefsiri & Ömer Nasuhi Bilmen. Bakara Süresi 37 Ayetin Meali: Büyük pişmanlık duyan Adem, Rabbinden birtakım kelimeler öğrenip onlara göre hareket etti. Rabbine yalvardı. Allah da tövbesini kabul etti. Zaten O tövbeyi kabul eder, merhameti boldur. . Bakara Süresi 37. RuhulBeyan Tefsiri, Yazar , İsmail Hakkı Bursevi (ra), 10 Cilt Set Takım, Stoktan Kargo XBl82Cm. Kafirun Süresi Mekki bir süredir. Hz Peygamber’in elçi olarak gönderilmesinin birinci yılında, bir bütün halinde indirilmiş olup 6. ayettir. Adını birinci ayetindeki, inkar edenler anlamına gelen kafirun kelimesinden almıştır. Hz Osman’ın Mushaf’ındaki kronolojik sıralamaya göre 18, Hz Ebu Bekir’in cem ettirdiği elimizdeki Kur’an’a göre 109. süredir. aBu mübarek süre, “El-Maun” süresinden sonra Mekke-i Mükerreme’de nazil olmuştur. Altı ayet-i kerimeyi içermektedir. Kafirlere bir ihtarı içermiş olduğu için kendisine bu isim verilmiştir. Maamafih buna “El-Münabeze” yâni Muharebe ve “Mukas Kişe” yani Uyuz ve çiçek gibi illetlerden iyileştirici süresi adı süresinde Resül-i Ekrem’in Cenab-ı Hak’ka ibadetle mükellef olduğuna ve şanının yüceliğine işaret edilmişti. Bu sürede de o Yüce Peygamber’in Hak Teâlâ’ya ibadet edip kâfirlerin ibadet etmedikleri bildirildiği için bu iki süre arasında mühim bir irtibat ▬ Bu mübarek süree, İslâm dininin diğerlerinden uzak olduğunu gösteriyor. İlâhî dinin başkalarına bir ihtiyacı bulunmadığını bildiriyor. Resul-i Ekrem’in Allah’ın himâyesinde olup başkalarına ihtiyacı bulunmadığına şöylece işaret buyurmaktadır. Ey Allah’ın birliğini insanlığa telkine memur olan Yüce Peygamber!. O küfürlerinde ısrar edip duran müşriklere Deki Ey kâfirler!. ey hakikî dinden mahrum olan inkârcılar!.Gerçekten de Resul-i Ekrem, insanlara karşı her hususta merhametle, yumuşaklıkla muamelede bulunmakla emrolunmuştu, daima güzel şekilde hitabede, tartışmada, mücadelede bulunurdu. Şimdi bir takım müşriklere karşı Ey kafirler!, diye hitap etmesi, sırf bir ilahî emre dayalıdır. Çünkü O muhataplar, küfürlerinde ısrarlı kimseler idi, Yüce Peygamber’i bile kendi bâtıl dinlerine sevk etmek istemişlerdi, binaenaleyh onları böyle bir hitap ile reddetmek, bir hikmet gereği Bu mübarek sürenin iniş sebebi tefsirlerde şöyle gösteriliyor Mekke-i Mükerreme’deki müşriklerden “Velid Binil’Mugayre” As Bin-i Vâil, Esvet Bin-i Abdül’muttalip, Ümmiyye Bin-i Half; Kureyş tâifesinin ileri gelenlerinden idi. Bir gün bir cemaatle Resûl-i Ekrem’in yanına geldiler,“Yâ Muhammed .Sen gel bizim dinimize tâbi ol, biz de senin dinine tâbi olalım, seni kendi işlerimize ortak yapalım, sen bizim putlarımıza bir sene ibâdet et, biz de senin Allah’ına bir sene ibâdet edelim, eğer senin getirdiğin bir hayır ise biz de onda sana ortak olmuş oluruz. Ondan nasîb almış bulunuruz ve bizimle olan hayır ise sen de bizim işimize iştirâk etmiş, ondan bir nasîb almış bulunursun” diye teklif yapmış Efendimiz ise.. “Allah korusun!. Ben Allâh-ü Teâlâ’ya başkasını ortak edinir miyim?. Allâh-ü Teâlâ’dan başka yaratıcı, ibâdete lâyık bir şey yoktur.” diyerek o müşrikleri reddetti. İşte bu olay üzerine bu sûre-i celîle nâzil oldu. Resûl-i Ekrem Hazretleri de Mescid-i Haram’a gidip bunu insanlara karşı okudu, artık o kâfirler, ümitlerini kesmiş ▬ Yüce Peygamber o kâfirlere şöyle hitap ile emrolunmuştu Ey kâfirler!. Ben gelecekte sizin ibâdet ettiğinize ibâdet etmem. Allah’ın birliğini terk ederek sizin şirkinize iştirâk edecek değilim, çünkü, sizin taptığınız şeyler, mâbutluk sıfatına sâhip değildirler. Onlar ibâdete aslâ lâyık olamazlar. Onlar bir kısım mahlûkattan ibarettirler, hepsi de muhtaç, fenaya uğramışlardır Bir Yüce Yaratıcının birer yaratılış eserinden başka bir şey değildirler, onlara nasıl ibâdet edebilirim? 3 ▬ Siz de Ey küfür ve şirk içinde yaşayanlar!, benim ibâdet ettiğime ibâdet ediciler değilsinizdir. Siz, bâtıl tanrılara ibâdet ediyorsunuz. Yalnız Yüce Mâbud’a ibâdet edecek kimseler ▬ Ve ben İstikbâlde olduğu gibi hâlen de sizin taptığınıza tapıcı değilim. ben dâima ortak ve benzerden uzak olan bir Ezeli Mâbud’a kullukta bulunurum, ondan başkasına ibâdette bulunmam. Çünkü, ondan başkası aslâ ilâhlık ve mâbutluk sıfatına sâhip ▬ Siz de Ey küfürlerinde ısrar edip duranlar!, benim taptığıma tapıcılar değilsinizdir. Siz hiç bir vakit Allah’ın birliği inancını kabul ederek İslâmiyet şerefine nâil olamayacaksınızdır. Ben yalnız Allâh-ü Teâlâ’ya tam bir samimiyetle ibâdet etmekteyim, sizin ibâdetleriniz ise haddizatında makbul bir ibâdet değildir. Sizin ibâdetleriniz, şirk ile karışıktır. Gaflet ve cehâlete dayalıdır, Allah’ın emrine ▬ Artık ey müşrikler!. Sizin dininiz sizin içindir. Öyle küfür ve şirke dayalı olan ve haddizatında bir ilâhî din mahiyetinde bulunmayan sizin dininiz, size mahsustur, onun cezası size yöneliktir. Benim dinimde benim içindir. Allah’ın birliği esasına dayalı ve her şekliyle gerçekliğe, yüceliğe sâhip olan İslâm dini de benim dinimdir. Onun mükâfatı da bana yoruma göre bu âyetteki “din”den maksat, cezadır. Ceza ve mükâfattır. Buyrulmuş oluyor ki Ey inkârcılar!. Sizin cezanız size aittir. Artık siz, bu âkıbeti düşünün, çünkü, küfür ile âhirete gidenler, ebedî şekilde azap göreceklerdir. Müslümanlar da âhirette ebedî mükâfatlara nâil olacaklardır. bKaynaklara- M. Zeki Duman / Beyanu’l-Hak / C1 / bkz 149b- Turan Yazılım / Mürşit 5 / Kur’an / Tefsir / Bilmen SÛRE MEAL LiSTESi Karşılaştır Teğabün Sûresi 1 Göklerde ne var ise ve yerde ne var ise, Allah için tesbihte bulunur. Mülk ve hamd O'na mahsustur ve O her şey üzerine tamamen kâdirdir. يُسَبِّحُ لِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۚ لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُۘ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ ﴿١﴾ Karşılaştır Teğabün Sûresi 2 O, o'dur ki, sizi yaratmıştır, öyle iken sizden kâfir de vardır ve sizden mü'min de vardır ve Allah, ne yapar olduğunuzu bihakkın görendir. هُوَ الَّذ۪ي خَلَقَكُمْ فَمِنْكُمْ كَافِرٌ وَمِنْكُمْ مُؤْمِنٌۜ وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَص۪يرٌ ﴿٢﴾ Karşılaştır Teğabün Sûresi 3 Gökleri ve yeri hak ile yarattı ve size sûret verdi de sûretinizi güzel yaptı ve dönüş de ancak O'nadır. خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ بِالْحَقِّ وَصَوَّرَكُمْ فَاَحْسَنَ صُوَرَكُمْۚ وَاِلَيْهِ الْمَص۪يرُ ﴿٣﴾ Karşılaştır Teğabün Sûresi 4 Göklerde ve yerde ne var ise bilir ve neleri gizlediğinizi ve neleri açıkladığınızı bilir ve Allah göğüslerin içinde olanlara da tamamen alîmdir. يَعْلَمُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَيَعْلَمُ مَا تُسِرُّونَ وَمَا تُعْلِنُونَۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ ﴿٤﴾ Karşılaştır Teğabün Sûresi 5 Size evvelce kâfir olmuş olanların haberi gelmedi mi ki, onlar, işlerinin vebâlini tattılar ve onlar için pek acıklı bir azap vardır. اَلَمْ يَأْتِكُمْ نَبَؤُا الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ قَبْلُۘ فَذَاقُوا وَبَالَ اَمْرِهِمْ وَلَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ ﴿٥﴾ Karşılaştır Teğabün Sûresi 6 Şundan dolayı ki, şüphe yok onlara Peygamberleri beyyineler ile gelir olmuşlardı da onlar Bir beşer mi bizi doğru yola iletecek?» demişler, sonra kâfir olmuşlar ve yüz çevirmişlerdi. Allah da onlardan müstağni olmuştur. Ve Allah bihakkın ganîdir, hamîddir. ذٰلِكَ بِاَنَّهُ كَانَتْ تَأْت۪يهِمْ رُسُلُهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ فَقَالُٓوا اَبَشَرٌ يَهْدُونَنَاۘ فَكَفَرُوا وَتَوَلَّوْا وَاسْتَغْنَى اللّٰهُۜ وَاللّٰهُ غَنِيٌّ حَم۪يدٌ ﴿٦﴾ Karşılaştır Teğabün Sûresi 7 Kâfir olanlar zû'm ettiler ki, öldükten sonra asla diriltilmeyeceklerdir. De ki Hayır ve Rabbime andolsun ki elbette diriltileceksiniz. Sonra da yapmış olduğunuz şeyler elbette size haber verilecektir. Ve bu ise Allah'a göre pek kolaydır.» زَعَمَ الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اَنْ لَنْ يُبْعَثُواۜ قُلْ بَلٰى وَرَبّ۪ي لَتُبْعَثُنَّ ثُمَّ لَتُنَبَّؤُ۬نَّ بِمَا عَمِلْتُمْۜ وَذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَس۪يرٌ ﴿٧﴾ Karşılaştır Teğabün Sûresi 8 Artık Allah'a ve O'nun ResûIüne ve indirmiş olduğumuz nûra imân ediniz ve Allah yapar olduğunuz şeylerden haberdardır. فَاٰمِنُوا بِاللّٰهِ وَرَسُولِه۪ وَالنُّورِ الَّذ۪ٓي اَنْزَلْنَاۜ وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يرٌ ﴿٨﴾ Karşılaştır Teğabün Sûresi 9 O gün ki sizi toplanma günü için toplayıverir, işte o bir Tegâbün bir kâr ve zarar günüdür. Ve her kim Allah'a imân eder ve sâlih amellerde bulunursa onun günahlarını yarlığar ve altlarından ırmaklar akan cennetlere orada ebedîyyen kalıcılar olmak üzere girdirir. İşte en büyük necât odur. يَوْمَ يَجْمَعُكُمْ لِيَوْمِ الْجَمْعِ ذٰلِكَ يَوْمُ التَّغَابُنِۜ وَمَنْ يُؤْمِنْ بِاللّٰهِ وَيَعْمَلْ صَالِحًا يُكَفِّرْ عَنْهُ سَيِّـَٔاتِه۪ وَيُدْخِلْهُ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَٓا اَبَدًاۜ ذٰلِكَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ ﴿٩﴾ Karşılaştır Teğabün Sûresi 10 Ve o kimseler ki, kâfir oldular ve Bizim âyetlerimizi tekzîp ettiler. İşte onlar, içinde ebedîyyen kalıcılar olmak üzere ateş yârânıdırlar ve ne fena bir gidiş yeri. وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَٓا اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ النَّارِ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ وَبِئْسَ الْمَص۪يرُ۟ ﴿١٠﴾ Karşılaştır Teğabün Sûresi 11 Allah'ın izni olmadıkça musibetten bir şey isabet etmez ve her kim Allah'a imân ederse kalbini hidâyete erdirir ve Allah her şeyi bilendir. مَٓا اَصَابَ مِنْ مُص۪يبَةٍ اِلَّا بِاِذْنِ اللّٰهِۜ وَمَنْ يُؤْمِنْ بِاللّٰهِ يَهْدِ قَلْبَهُۜ وَاللّٰهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ ﴿١١﴾ Karşılaştır Teğabün Sûresi 12 Ve Allah'a itaat ediniz ve Peygambere itaat ediniz. Eğer yüz çevirir iseniz, artık biliniz ki bizim Peygamberimizin üzerine teveccüh eden, şüphe yok ki apaçık tebliğden ibarettir. وَاَط۪يعُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُوا الرَّسُولَۚ فَاِنْ تَوَلَّيْتُمْ فَاِنَّمَا عَلٰى رَسُولِنَا الْبَلَاغُ الْمُب۪ينُ ﴿١٢﴾ Karşılaştır Teğabün Sûresi 13 Allah O'dur ki, O'ndan başka tanrı yoktur. Artık mü'minler, Allah'a tevekkülde bulunsunlar. اَللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۜ وَعَلَى اللّٰهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ ﴿١٣﴾ Karşılaştır Teğabün Sûresi 14 Ey imân etmiş olanlar! Şüphe yok ki, zevcelerinizden ve evlâdınızdan sizin için düşman olanlar vardır, imdi onlardan sakınınız. Mamaafih, eğer affederseniz, kusurlarına bakmazsanız ve setrederseniz artık şüphe yok ki Allah çok yarlığayıcıdır, çok esirgeyicidir. يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنَّ مِنْ اَزْوَاجِكُمْ وَاَوْلَادِكُمْ عَدُوًّا لَكُمْ فَاحْذَرُوهُمْۚ وَاِنْ تَعْفُوا وَتَصْفَحُوا وَتَغْفِرُوا فَاِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ ﴿١٤﴾ Karşılaştır Teğabün Sûresi 15 Muhakkak ki, mallarınız ve evlatlarınız bir imtihan vesilesidir, Allah ise O'nun nezdinde pek büyük bir mükâfaat vardır. اِنَّمَٓا اَمْوَالُكُمْ وَاَوْلَادُكُمْ فِتْنَةٌۜ وَاللّٰهُ عِنْدَهُٓ اَجْرٌ عَظ۪يمٌ ﴿١٥﴾ Karşılaştır Teğabün Sûresi 16 Artık gücünüz yettiği kadar Allah'tan korkun ve dinleyin ve itaat edin ve nefisleriniz için bir hayr olmak üzere infakta bulunun ve her kim nefsini cimrilikten vikaye ederse işte onlardır muradlarına ermiş olanlar, onlardır. فَاتَّقُوا اللّٰهَ مَا اسْتَطَعْتُمْ وَاسْمَعُوا وَاَط۪يعُوا وَاَنْفِقُوا خَيْرًا لِاَنْفُسِكُمْۜ وَمَنْ يُوقَ شُحَّ نَفْسِه۪ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ ﴿١٦﴾ Karşılaştır Teğabün Sûresi 17 Eğer Allah için bir güzel ödünç verirseniz, onu sizin için kat kat arttırır ve sizin için mağfiret buyurur ve Allah şekûrdur ve halîmdir. اِنْ تُقْرِضُوا اللّٰهَ قَرْضًا حَسَنًا يُضَاعِفْهُ لَكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْۜ وَاللّٰهُ شَكُورٌ حَل۪يمٌۙ ﴿١٧﴾ Karşılaştır Teğabün Sûresi 18 Gizliye de, âşikâr olana da alîmdir, azîzdir, hakîmdir. عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ ﴿١٨﴾ Tebbet Süresi Türkçe Okunuşu ve AnlamıTebbet yedâ ebî lehebin ve tebb– Kurusun Ebû Leheb’in elleri. Zaten de kurudu!Mâ eğnâ anhü mâlühû ve mâ keseb Ona ne malı, ne de yaptığı işler fayda verdi!Seyeslâ nâren zâte leheb O, alev alev yükselen ateşe girecek,Vemraetühû hammâletelhatab O odun yüklenmiş olan eşi de,Fî cî dihâ hablün min mesed Boynunda bükülmüş urgan olarak,o ateşe odun taşıyacak.“Cîd” Unuk, boyun demektir.”Mesed de bükülmüş ip, urgan manasındadırBu mübarek sürenin iniş sebebi hakkında Sahih-i Buhari’de ve tefsirlerde şöyle deniliyor “En yakın olan akrabanı uyar” Şuara, 26/214 meâlindeki âyet-i kerîme nâzîl olunca Resûl-i Ekrem Safa tepesine çıkmış, seslenerek Kureyş kabîlesini çağırmış, onlar da gelip toplanmışlar Ebû Leheb de gelmiş idi,Hz. Peygamber buyurmuş ki Size bir düşmanın sabahleyin veya akşamleyin gelip hücum edeceğini haber versem, beni tasdik eder misiniz?. Onlar da dediler ki Evet.. Tasdik ederiz, çünkü, hepsi de Resûl-i Ekrem’in Muhammedül’emîn olduğunu bilip itiraf ederlerdi,o nun üzerine Yüce Peygamber buyurdu kiBen sizi ilerdeki bir azaptan dolayı korkutucuyum, yâni öyle bir azaba uğramamak için İslâm dinini kabul ediniz, Peygamber’in bu ihtarını dinleyen Ebû Leheb, o muazzam Peygamberin amcası bulunmak şerefine sâhip olduğu hâlde hemen inkâra başladı“Tebbenlek” Yazıklar olsun sana!. Sen bizleri bunun için mi dâvet ettin dedi, Resûl-i Ekrem’e hakaret göstererek oradan ayrıldı gitti. İşte bu hâdise üzerine bu sûre-i celîle nâzil olmuş, helâke lâyık olan şahısların Ebû Leheb gibi inkârcılardan ibaret olduğu de Ebû Leheb, Hicretin ikinci senesi Bedr gazvesinde İslâm mücahitlerinin muvaffakiyetlerinden dolayı üzülerek yedi gün sonra Adese denilen ufacık bir sivilce hastalığı olup helâk edici olan bir hastalıktan öldü vücudu kokuştu, o bulaşıcı bir hastalık olduğu için çoluk çocuğu bile yanına yaklaşamaz oldular, nihâyet üç gün sonra bir yere defnedildi. İşte kendisine serveti de, çoluk çocuğu da bir faide veremez bulunmuştu. Daha sonra eşi de ölüp lâyık olduğu cezaya Bu sûre-i celîle, bildirmiş oluyor ki Cenab-ı Allah’ın dinine, Resûlü’ne, düşman olanlar, bir hidâyet mumunu söndürmek isteyenler, nihâyet kendi çirkin düşüncelerinin, kötü amellerinin şiddetli cezalarına uğrayacaklardır. Maamafih onların dünyada uğrayacakları felâketler, kendilerini gelecekteki, âhiret âlemindeki asıl, en korkunç cezalardan aslâ kurtaracak gelecekleri ise daha pek ziyade korkunçtur. Binaenaleyh asıl selâmet ve saadete nâil olmak isteyenler, Resûl-i Ekrem’e tâbi olarak onun gösterdiği yolu takip etmelidirler. İslâm dinine güzelce sarılmalıdırlar. İşte insanlar, ancak o sâyede ilâhî lütuflara nâil olurlar, ebedî saadetlerini temin etmiş bulunurlar. Ve başarı, Allah’ Turan Yazılım / Mürşit 5 / Kur’an / Tefsir / Bilmen Tarık denilen yıldıza yemin ile başladığı için kendisine bu Tarık adı verilmiştirBu mübarek süre, “Beled Süresinden sonra Mekke-i Mükerreme’de nazil olmuştur. On yedi ayet-i kerimeyi içermektedir. Ve bu iki süre de Kur’an-ı Kerim’i yalanlayanları bildirmiştir. Ve Kur’an-ı Kerim’in yüksek vasfım ve o yalanlayanların reddini içermektedir. Binaenaleyh aralarında büyük bir münasebet Süresi 1. ayet Meali Göğe ve Tarık’a kasem Süresi 1. ayet Tefsir Bu mübarek süre, insanların boş yere olmaksızın nasıl bir tarzda yaratılmış olduklarını ihtar ediyor. Hepsinin de durumları korunmuş olup, bilahare tekrar hayata erdirileceklerini birer muazzam, parlak kudret eserine yemin suretiyle haber veriyor. İnkarcıların eza ve cefasına uğramış olan Resul-i Ekrem ile Ashab-ı Kirama teselli verici bir mahiyette ki Andolsun göğe ve tarık’a. O muazzam gök kubbesine ve tank denilen kudret eserine. Bunların halleri, şekilleri, doğuş ve batışları pek enteresan ve hoş olup bunları güzelce seyreden ve düşünenler için bunlar, birer kudret delili olduğundan Kur’an-ı Kerim de bunlara çokça yemin edilmiş, bunlara dikkatler çekilmek Ne Demek?Tarık Süresi 2. ayetin Meali Tarık, bilir misin nedir?Tarık Süresi 2. ayetin Tefsiri Tarık’ın ne olduğunu bildin mi?. Ey Yaratıkların en şereflisi!. O Tank ne kadar muazzam bir kudret eseridir. Bu gibi istifham yoluyla hitap bildirilecek şeyin azamet ve yüceliğine işaret eden bir konuşma Süresi 3. ayetin Meali O pırıl pırıl parlayan bir Süresi 3. ayetin Tefsiri O Tarık, gecenin karanlığını delen bir yıldızdır. Işığıyla etrafı aydınlatır, bu yıldızlardan maksat, ya Süreyyadır veya Cedi veya Zühre yıldızıdır. Veyahut mutlaka yıldız cinsidir. Çünkü her yıldızın kendisine mahsus bir ışığı vardır, onunla karanlığı deler yok Süresi 4. ayetin Meali Hiçbir kimse yoktur ki yanında bekçi bir melek Süresi 4. ayetin Tefsiri Evet.. Yemin olsun ki Hiç bir nefis yoktur ki Özellikle insan nefislerinden hiç biri müstesna değildir ki, illa onun üzerinde bir gözetici vardır. Yani Onu koruyan, onun hareket ve davranıştan gözeten, bilen bir zat vardır ki O da Cenab-ı Hak’tır veya hafaza meleğidir ki O kendisinin bütün amellerini, hayati işlerini yazar, tespit eder. Bu ayet-i kerime yukarıdaki yeminin Süresi 5. ayetin Meali Öyleyse insan neden yaratıldığını bir düşünsün!Tarık Süresi 5. ayetin Tefsiri Artık insan yaratılışının başlangıcını düşünsün, neden yaratılmış olduğuna bir baksın. İlahi kudretin ne kadar muazzam olduğunu düşünmeye dalsın, onu öyle yaratmış olan bir Yüce Yaratıcı onu öldürdükten sonra tekrar iade edemez mi?Tarık Süresi 6. ayetin Meali O, atılan bir sudan Süresi 6. ayetin Tefsiri Evet.. İnsan, başlangıçta Allah’ın kudreti ile bir atılgan sudan yaratılmıştır. Ki O, süratle akan, ana rahmine düşen bir nutfeden Süresi 7. ayetin Meali Bel ile göğüs nahiyesinden çıkan,Tarık Süresi 7. ayetin Tefsiri İşte o su, erkeğin Arka kemiği ile kadının göğüs kemikleri arasından çıkıversin. Böyle ince, garip bir damladan ibarettir. Böyle olduğu halde Allah’ın kudreti ile büyüyüp ve gelişip mükemmel bir insan olarak varlık alanına ve Teraib Ne Demek?Sulb Erkeğin arka kemiği de kadının göğüs kemikleri Süresi 8. ayetin Meali Onu ilkin yaratan Allah, elbette onu diriltmeye insanın yaratılışını gözle görülmesi mümkün olmayacak kadar küçük bir hücreden başlatmaktadır. Bu safhadan, ana karnında hilkati tamamlanıp dünyaya gelmesine, bebeklik, çocukluk, gençlik safhalarını tamamlayıp olgunluk safhasına varıncaya kadar, binlerce tehlikelere karşı onu koruyup kollaması, onu ölümden sonra dirilteceğinin en kuvvetli delilidir. Aksi halde, Allah’ın varlığını inkar etmek gerekir ki bu da Kitaplar, yazan ve basan kimseler olmaksızın kendi kendilerine meydana gelmektedir veya dünyadaki bütün şehirler kendi kendilerine meydana gelmişlerdir gibi hurafeleri öne sürmeleri gerekir. Bu deliliği de kabul edecek insan kolay kolay Süresi 8. ayetin Tefsiri Artık Şüphe yok ki O öyle bir damla sudan o kadar mükemmel bir suret ve mahiyette bulunan insanı yaratan Yüce Yaratıcı bunu bu insanı, öldürdükten sonra da tekrar hayat sahasına döndürmeye de elbette kadirdir. Evet.. O Kerem Sahibi Yaratıcı, insanı yaratıyor, besliyor, bir çoklarını ihtiyarlık çağına kavuşturuyor, artık onu öldürdükten sonra tekrar hayata erdiremez mi? Bunu hangi akıllı bir kimse, imkansız görebilir? Elbette ki O Yüce Yaratıcının sonsuz kudreti, yeniden yaratmaya da fazlasıyla Süresi 9. ayetin Meali Gün gelir, bütün gizli haller ortaya dökülür…Tarık Süresi 9. ayetin Tefsiri Evet.. O Hikmet Sahibi Yaratıcı o insanları öldürdükten sonra yeni bir hayata kavuşturacaktır. Gizli şeylerin bütün inanç, amel ve fiillere dair amel sahifelerinde yazılmış muamelelerin açıklanacağı gün. Ortaya çıkacağı zaman ki, o da, kıyamet gününden Süresi 10. ayetin Meali O gün insanın ne bir kudreti, ne de bir yardımcısı Süresi 10. ayetin Tefsiri Artık onun için Öyle bir kıyamet alemini inkar eden her hangi bir şahıs için o günde bir kuvvet yoktur ki, kendisine yönelecek cezayı bertaraf edebilsin. ve bir yardımcı da yoktur ki Onu himayeye çalışsın, onu yüz gösteren azaplardan Süresi 11. ayetin Meali Yağmur dolu gök,Tarık Süresi 11. ayetin Tefsiri Andolsun o dönüş sahibi olan semaya. Hareket edip dolaşan o Yüce manzaraya.“Recı” kelimesi rucu ve icra, yani Dönmek ve döndürülmek manasındadır. Burada bundan maksat ya gök kubbesinin hareket edip dönmesidir. Eski astronomi alimleri buna inanmışlardır. Veya tek olarak, güneşin, ayın ve yıldızların dönüp dolaşmalarıdır ki, bunlar semada görüldükleri için bunların bu dolaşması semâya nispet edilmiştir. Veyahut burcundan maksat Yağmurların yağmasıdır ki, hareket eden bulutlardan çıkarak yeryüzüne serpilmekte ve rüzgarlar ile her tarafa dönüp Süresi 12. ayetin Meali Bitkilerin çıkması için yarılan yer hakkı içinTarık Süresi 12. ayetin Tefsiri Ve Andolsun çatlayıp ağaçlar ile, meyveler ile, bitkiler ile yayılan yeryüzüne. O garip, acaib manzaraları gösteren yer Süresi 13. ayetin Meali Bu Kur’an, kesin bir sözdür, hakla batılı ayırt eden bir sözdür!Tarık Süresi 13. ayetin Tefsiri Şüphe yok ki O Kur’an-ı Kerim, yahut ölülerin yeniden hayata erdirileceğine dair olan ilahi beyan elbette bir ayırt eden hak ile batılın arasını ayıran bir kelamdır. Bir hakikati beyan eden Süresi 14. ayetin Meali O bir şaka Süresi 14. ayetin Tefsiri Ve o Hakikati beyan eden söz bir şaka değildir. Latife tarzında bir söz olmaktan Süresi 15. ayetin Meali O kafirler, var güçleriyle hile Süresi 15. ayetin Tefsiri Muhakkak ki, onlar İslam dininin düşmanları olan inkarcılar, Bir hile ile hilede bulunurlar. İnsanların İslam dinini kabulüne mani olmak için hilelerde, iftiralarda bulunmaya cür’et ederler. Kur’an-ı Kerim’e sihir ve Resul-i Ekrem’e sihirbaz veya şair demekten sıkılmazlar. Allah’ın nurunu söndürmeye Süresi 16. ayetin Meali Ben de kurarım, yani hilelerini boşa çıkarırım.Tarık Süresi 16. ayetin Tefsiri Hak Teala da buyuruyor ki Ben de İlahi zatını da o hain kimselere karşı, bir hile ile hilede bulunurum. Yani Onların hilelerini iptal ederim, onların hilelerine karşı Yüce Peygamberime zafer veririm, onun neşrettiği din’i yükseltirim veya onları hilelerinin cezasiyle cezalandırırım, nitekim Bedr Gazvesindeki katledilmeleri, esir alınmaları bu ceza cümlesindendir. Âhiretteki cezaları ise Elbette ki, daha Süresi 17. ayetin Meali Öyleyse o kafirleri kendi hallerine bırak! yakında sana olan desteğimiz gelecektir.Tarık Süresi 17. ayetin Tefsiri Artık Ey peygamber!. Sen üzülme, o kafirlere mühlet ver onlardan hemen intikam almaya kalkışma, onların derhal helak olmalarına dua etme, onların mahv ve perişan olmalarını acele isteme. Evet.. Onları biraz bırak. Onların akıbetlerine bak.. Onların başlarına gelecek cezayı yakında göreceksindir.“Ruveyd” kelimesi, yakın, az, ağır ağır acelesiz manasındadır. Böyle az bir müddet beklemekle emredilmesi, Resul-i Ekrem için bir teselliyi içermektedir, kafirlerin hilelerinden, saldırılarından endişede bulunan müminlerin haklarında da bir teskin ve tahmin O hilekar düşmanların hileleri sönerek kendilerinin zarar ve ziyana uğrayacaklarına İslâm dininin ise tam bir muvaffakiyetle yayılmaya devam edeceğine işârette bulunmaktadır. Elbette ki, Cenab-ı Hak, İslâm dinini her zaman koruyacak ve yüceltecektir. Amenna..Kaynak Turan Yazılım / Mütşit 5 / Kur’an / Meal Yıldırım & Tefsir / Bilmen

kadir suresi tefsiri ömer nasuhi bilmen